10 Mart 2012 Cumartesi

Macera No -4-

İçi boş gibi görünen dolu cümlelerin arkasına saklanmış, bulunmayı bekliyoruz. Hatamız belki de önümüze harflerden ve noktalama işaretlerinden oluşan bir duvar (Perde bile değil!) çekmekti. Bu duvarı çekmeye gerek görmesek; onun yerine yol yapmayı da becerebilsek keşke bazen. Zira bu uğraş o kadar yoruyor ki beni zaman zaman.

Seninleyken ne kadar eğlendiğimi söylerken, aslında o fincanı dudağına götürürkenki tedirginliğini düşünüyorum. Bana, o fincana yaklaştığın gibi yaklaştığını görmeyi ne çok isterdim oysa.

Ama önce egolarımızı yarıştırmalıyız değil mi? Kazanan kaybedeni terk etmekte özgür olmalı bir de. Her yarışta olduğu gibi bu yarışta da şike yapılabilir elbet. Egoyla oynayarak duygularda teşvik primi etkisi yaratılabilir mesela. Gel gör ki sen Red-Bull sponsorluğunda bir ekiple çalışıyorken, ben bir pit-stop ekibinden yoksun şekilde çıkıyorum piste.

Ha bir de...
Sen italik "Courier New" tadında bir yazı tipi ile konuşuyorken benim kalın "Arial" cümleler kurmam da bu işleri hiç beceremediğimdendir, bilesin.

Bütün bunları düşünerek sana gayet "Times New Roman" şekilde soruyorum:

Hatayı hep ben mi yapıyorum?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder