26 Temmuz 2010 Pazartesi

Yek

Son zamanlarda kendimi çok "yanlış" hissediyorum.

Ya hayatımda ilk kez doğruları yaptığım için bu durumu yadırgıyorum (N'olur böyle olsun!) ya da gerçekten yanlış yaptığım şeyler var.

Doğru yapıyorsam neden bazı konularda çok eksik hissediyorum? Açgözlü mü davranıyorum? Yoksa doğru mu elimdekinin yetersiz olduğu? Elimdeki yetersizse ben zaten bir şeyleri doğru yapmayı başaramıyorum demektir.

Yanlış yapıyorsam neden çevremdeki herkes doğru yolda olduğumu söylüyor bu sefer? Doğru seçim, doğru his, doğru hedef, doğru sevgi, doğru çaba... Dışarıdan bu kadar net bir şekilde görünüyorsa, yanlış bir şey yapmıyorumdur herhalde?

Yanlışlar içinde yüzerken doğru şeyler yaptığımı sanıyordum, şimdiyse birçok yanlıştan kendimi sıyırmışken, kendimi eskisinden daha "yanlış" hissediyorum.

Belki de yanlış değil, yalnızım?..

26.07.2010

16 Temmuz 2010 Cuma

Anladım...

Bir su küresi gibiydim ben...

Ne zaman altüst etse beni hayat, düzeldiğimde rengarenk ışıklar saçarak geri döndüm. Ama zaman geçtikçe ışıklar hep duruldu.

Ve hayat ne zaman sıkılsa beni tekrar altüst etti.


Kibrit yakıp izleyen bir çocuk gibiydim ben...

Yaptığım her şeyi, emek gerektiren yerine kadar getirip, orada terk ederdim. Kibritin ateşi elini yakmaya başladığında kibriti yere atan bir çocuk gibi...

Ve sarıldığım her şey, bir kibrit gibi elimi yaktı her seferinde.


Bu kez ne hedeflerimden, ne de tutkularımdan vazgeçmek niyetindeyim. Seçtiklerime, sevdiklerime sıkı sıkı sarılıp; yaksa da, yorsa da onları bırakmamak amacım. Altüst olmadan da etrafa ışıklar saçmak, elim yansa da dayanmakmış önemli olan, anladım...

13 Temmuz 2010 Salı

Kurcalama, Bozarsın

Neredeyse her çocuğun, büyüklerinden duyduğu; ama pek kulak asmadığı bir cümledir "Kurcalama, bozarsın." cümlesi.

Çoğu insanın (özellikle de erkeklerin) başına gelmiştir. Bir aile büyüğünün televizyonunun kanal ayarı bozulur. Küçük çocuk, nasıl ayarlanacağını bildiği için kumandayı kapar ve başlar kanal aramaya. Çocuğun kumandaya yapışmasının ardından malum cümlenin gelmesi kaçınılmazdır:

"Kurcalama, bozarsın."

Anneannemden, babaannemden, dedelerimden artık bu cümleyi duymasam da, şu an ne kadar haklı olduklarını anlıyorum.

Hayatımda yaptığım hataların büyük bir kısmının "kurcalamak"tan kaynaklandığının farkındayım artık. Örneğin okul hayatımın aksamasının sebebi, lise 2. sınıfa başladığımda sözel sınıftayken, içinde bulunduğum durumu "kurcalayıp" sayısal sınıfa geçmiş olmamdır.

Sadece okul hayatı değil, ikili ilişkilerde de geçerli aynı kural. Kurcaladıkça bozuluyor birçok şey. İki arkadaşınızın arasındaki sorunu çözmek için, iyi niyetli bir şekilde sorunu "kurcaladığımızda" kötü adam biz oluyoruz. Doğru bir şey yaptığımızı zannederken, durup dururken kendimizi sorunların içine soktuğumuzu farketmeyiz bile çoğu zaman.

Sevgilinle güzel bir ilişkin var. Onun varlığı bile seni mutlu etmeye yetiyor. Fakat yokluğu canını sıkıyor sebepsiz yere. Aslında ortada bir sorun yok. Sen, normalde olmayan, ışığın geliş açısından dolayı varmış gibi görünen pürüzlere takılıp da bir şeyleri kurcalamaya başladığında, güzel giden ilişkideki tek pürüz, senin yarattığın sorunlar oluyor.

"Peki neden görüntü bulanık?"

Bazı şeylerin istediğin kadar net görünmemesinin tek sebebi yanlış kanalda olman belki de! Tek bir düğmeye basıp, başka bir frekansa geçtiğinde görüntü tamamen netleşebilir, hiçbir sorun kalmayabilir. Kanalın kendi kendine değişmesini beklemenin de saçma olduğu konusunda hemfikiriz sanırım.

Eğer hayatını kurcalamaya devam edersen, elinde hayatının kurcaladığın kısımlarından kopardığın ufak parçalar kaldığını göreceksin. Eğer dikkatsiz davranmaya devam edersen, hayatını çalışmaz hale getirebilirsin. Benden sana tavsiye; zamanında dedemin de dediği gibi:
Kurcalama, bozarsın.