3 Mart 2012 Cumartesi

Her Zamanki Gibi

Yol yorgunluğu, uykusuzluk ve benzeri mazeretleri dinletemedim bir türlü. "Kap iki bira, gel." dedi Engin Abi. İstemeye istemeye de olsa giyinip çıktım evden. Muhabbet koyulaşacak, derinleşecek ve kişi başı iki bira bize yetmeyecekti çünkü. Gecenin bir yarısı, Eskişehir soğuğunda evden çıkıp bira almaya gidecektik sonra da. Muhabbetin de eski tadı kalmayacaktı döndüğümüzde. Alınan biralarsa yarım kalacaktı gecenin sonunda.


Kışın son günleriydi. Buzları erimemiş yolda hızlıca yürüyüp daldım Tekel'in kapısından. Yetmeyeceğini bile bile iki bira aldım. Zaten fazlasına da param yetmezdi. Bir an için, ertesi gün ne bok yiyeceğimi düşünsem de "Battı balık yan gider." diyerek kaptım biraları.


Birkaç dakika sonra Engin Abi'nin evine varmıştım. Hal hatır sorma faslı bitti; Engin Abi yatağına oturdu, ben de karşısındaki mindere yayıldım. Biralar açıldı, Engin Abi ilk sigarasını dertli bir şekilde yaktı.


-Hayırdır abi?
-Yok bir şey.


Yemedim tabi. "Madem yok bir şey, ne diye 'İki bira kap, gel.' diyorsun?" diye sorarlar adama. "Biraz bekleyeyim, zaten dökülür zamanı gelince." diyerek biramdan bir yudum aldım.


-Nasıl gidiyor paşam?
-Nasıl gitsin abi, daha az önce sordun ya?
-Ne bileyim be oğlum, öyle sorayım dedim işte.
-Beni bırak da, sen söyle bakalım nasıl gidiyor?
-Aslına bakarsan iyi gidiyor gibi ama bazen giden hayatın içinde ben yokmuşum gibi hissediyorum.


Sustum. O da konuşmadı bir süre. Sonra başladı yavaş yavaş anlatmaya. Arada bir birasından bir yudum alıyor, arada bir de sigarasını tüttürüyordu. Bense dinlediğimi belli eden ünlemler kullanarak görevimi yerine getiriyordum. Bir saate yakın sürdü anlatması. İlk biralar bitmiş, ikincilerin yarısına gelinmişti. "Anlat bakalım," dedi. "sende ne var ne yok?"


Başladım olan bitenden bahsetmeye. Çok da fazla anlatılacak şey yoktu gerçi hayatımda. Maksat muhabbet olsun işte.


Birkaç dakika sonra ikinci biralar da bitti. "Hadi," dedi. "Çıkıp bira alalım. Benden."


Gecenin soğuğunda çıktık evden. İki dakika önce evdeyken sırtımda taşıyormuşum gibi hissettiğim hava, şimdi soğuk ve rüzgarlıydı. O saatte bulabileceğimiz tek açık yer olan benzin istasyonundan birer bira alıp eve döndük.


Evin sıcaklığının da etkisiyle köşedeki mindere iyice yayıldım. Biralarımızı açıp önemsiz bir iki olaydan bahsettik. Baktım bu muhabbet artık ikimize de yük oluyor, "Bana müsaade abi." dedim. "Nereye yahu?" diye gereksiz, adetten bir soru sordu. "Geç oldu abi. Malum, yol yorgunluğu falan. Sen de yatıp kendini toparlarsın biraz." diyerek kalktım minderden. Birayı da, bira almaya gitmeden önceki muhabbetimi de yarıda bırakıp çıktım evden.


Soğuk rüzgara karşı eve doğru yürürken, her eve dönüşümde olduğu gibi "Hah!" dedim. "Parayı da bitirdin. Yarın ne bok yiyeceksin bakalım."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder