23 Şubat 2012 Perşembe

Kaldırım

(Mola yazısının devamıdır.)

Gözlerindeki yaşları silerek yola fırladı çocuk. Arka cebindeki beklentiler, zorlukla adım atmasına sebep olsa da bırakmadı onları bir kenara. İnadından değil, inancından dolayı taşımaya devam etti. Hava kararmış ve şehrin farklı yüzleri sokaklarda görünmeye başlamıştı.

Gözlerini ovuşturdu. Görüşü netleşince genç bir adam gördü yolun kenarında, yan cebindeki iki kadınla birlikte. Babasının arka cebinde kalmış "eski bir gelecek" vardı belli ki. Karşı kaldırımda, yan cebindeki bond çantayla evine doğru giden orta yaşlı bir adam yürüyordu. Arka cebindeyse bir yazlık ve güzel bir tatil taşıyordu belki de.

Duvara yaslanıp elini arka cebine attı tekrar. Ayakta zar zor duruyordu. "Artık ağırlıktan ibaret olanları atsam..." dedi kendi kendine. Kahverengi bir beklenti çıkardı aralarından, kaldırıma bıraktı kibarca. O kadar emek vermişken öylece fırlatıp atmak olmazdı. Kısa süre sonra kayboldu kahverengi beklenti. Aslında sadece gözden kaybolmuştu. Arka cepten çıkarılıp kaldırıma bırakılan, sonra da kaybolan beklenti, çocuğun içinde büyüdükçe büyüyordu. Sanki göğüs kafesi küçülüyormuş gibi hissediyordu çocuk. Ve bu sefer, olması beklenenlerin verdiği heyecanla değil de, hiç olmayacak olanların verdiği acıyla büyüyordu.

Yutkundu ve derin bir nefes aldı. "Devam etmeliyim." dedi.

Bu sefer de zarif kıvrımları olan, cebinde tutmasının bile hata olduğunu düşündüğü bir beklentiyi çekip çıkardı aralarından. Bir an ulaşabileceğini düşünmüş, sonra diğerlerinin yanına, arka cebine koymuştu bu güzel beklentiyi. Çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmemişti belli ki. Dakikalarca elinde tuttuktan sonra, aslında hiç ulaşamamış olduğu beklentiyi elinde tutuyor olmanın ne kadar ironik olduğunu fark etti. Silik bir gülümseme ve derin bir nefesle onu da kaldırımın üstüne bırakıverdi.

Bedensel yorgunluğu, yerini zihinsel rahatlamaya ve duygusal işkenceye bıraktı. Beklentilerinin her birine ruhundan birer parça eklemiş olduğunu anladı. Kendini eksik hissediyordu ve bu eksiklik zamanla tamamlanır mıydı bilmiyordu.

Duvara yaslanmayı bırakıp doğruldu. Bir poker oyuncusu gibi, duygularını ele vermeyen bir ifade takındı ve beklentilerini iskambil kartlarından bir desteye dönüştürüp arka cebine koydu. Bir sonraki el için kartları dağıtan kendisi olacaktı ve kör bahis koyma sırası diğerlerindeydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder