15 Şubat 2012 Çarşamba

Beş

Kulaklarım iyi duyardı önceden, şimdiyse -yüksek sesle müzik dinlemekten olsa gerek- o kadar iyi duyamıyorum. Kaçırdığım kelimelerin boşluklarını cümlenin geri kalanına uygun şekilde dolduruyorum, çoğumuz gibi. Onun anlattığı şeyleri düşünüyorum. Söylediklerini harfi harfine aktaramam belki ama ne zaman ne hakkında konuştuğunu çok iyi hatırlıyorum. Belki de sağır, duymayıp uydurmuştur, bilemiyorum.

Koku duyum hiçbir zaman çok gelişmiş olmadı. Yıllardır burnumdan düzgün nefes alamadığımdandır herhalde. Ama bazılarının kokusunu duyduğum an tanırım. İster parfüm olsun, isterse sadece teninin kokusu. Onu "bazıları" listesine çoktan yazmışım. Yazdığımdan benim bile haberim yok. Sarhoş muydum yazdığımda, yoksa uyku sersemi miydim, bilemiyorum.

Tat konusunda bir şey diyemiyorum, herkes gibi benim de bir lezzet kavramım var elbet. Görünüşünden, tadının güzel olduğunu anlayabileceğiniz tatlılar gibiydi o. Ne yalan söyleyeyim, görenin ağzının suyu akardı. Kabak tadı vermeye başlayana kadar da öyle geldi hep bana. Kabak tatlısı iyidir de, henüz tatlı olamamış kabak... bilemiyorum.

Hayatım boyunca en güvendiğim olmuştur dokunma duyum. Bir insana dokunduğumda içini görebiliyormuşum gibi gelir bana. Sanki vücudundaki her rengi hissedermiş gibi. Her duyguyu başka renkte hissedermiş gibi. Ona da dokundum. Tüm renkleri gördüm de tüm satırları okuyamadım. Bir kısmı hafif bulanık. Bazı şeyleri kendisinin bile anlamlandıramamış olmasından mıdır, bilemiyorum. 

Sol gözüm kadar iyi görmüyor uzun süredir sağ gözüm. O hep sağımda yürüdüğünden midir nedir, yüzü hep bulanık anılarımda. Bir dahaki sefere kemik çerçeveli bir gözlükle baksam detaylara, işler değişir belki de. Ya da değişmez, bilemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder