20 Ağustos 2013 Salı

Joker

(Mola ve Kaldırım yazılarının devamıdır.)


Arka cebindeki desteyle yola koyuldu çocuk. Evine gitmek için en uzun yolu seçti ve derin derin aldığı nefesini adımlarına uydurdu. Birilerinin yan, birilerinin ise arka ceplerinde olan yüksek binaların arasından yürüdü.

Bir süre sonra yoruldu. Küçük bir parkın kenarında kalan bir banka oturdu. Cebindeki desteyi çıkardı, saydı. Kaldırıma bıraktıklarına rağmen on üçerden dört cins, elli iki kart tastamam ellerindeydi. Beklentileri hep tamdı çocuğun ve bundan hiçbir zaman şüphe duymamıştı.

Gecenin geç vakitleri yaklaşıyordu artık. Bir sonraki günün mücadelesi için dinlenmek üzere evine dönmeliydi. Kaldırımdan, beklentilerinin mezarlığından yürümeye devam etti çocuk. Karanlık bir köşeden, tek lambası yanan çıkmaz bir sokağa döndü. Tek lambalı çıkmaz sokak, kimsenin geçmediği ve sonunda çocuğun evinin olduğu sokaktı.

Yolunu bitirip evine girmek üzere karşı kaldırıma geçmek için asfalta adım attı. O adımla birlikte esen rüzgar, nereden geldiği belli olmayan bir kart düşürdü ayaklarının dibine. Eğildi aldı kartı çocuk. Karo kızıydı. Hemen cebindeki desteyi çıkarıp saydı. Elli ikiydi yine! "Teker teker kontrol etmeliyim." dedi. Sokağının tek lambasının altına koşup kartlara teker teker baktı. Karo kızı destede yoktu. Son karta geldiğinde şaşkınlıktan gözleri açıldı.

Son kart jokerdi!


Doğumundan bugüne kadar ilk kez, hayatın beklenmedik güzellikler bahşedebildiğini gördü çocuk. Karo kızını gömleğinin cebine koydu. Diğerlerinden ayrı, diğerlerinden daha büyülü olduğuna inandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder