4 Eylül 2013 Çarşamba

Bir Cümle Yeterli

Bazen, birine ithaf etmek için değil de, rahatlamak için farklı bir şeyler yazayım diyor ve hazır bu ruh haline girmişken hemen yazmaya koyuluyor olsam da, ne üzerine yazacağıma karar veremeyince gittikçe uzayan, bulanıklaşan ve uçuşan düşünceler arasında çaresizce gidip gelmek bir kenara, giriş cümlesinin ve hatta kelimesinin ne olacağına bile karar veremezken, karmaşık ve çok renkli düşüncelerimin içinden birkaç aciz kelimeyi cımbızlayıp da olmayan derdimi anlatmanın ilgi çekici bir yolunu bulma çabasına girmek yerine o karanlık düşünce ormanının içerisinde kayboluyormuşum gibi hissetmek, jöle kıvamına gelmiş beynimin derinliklerinde pervasızca gezinen anlamsız kelimelerin peşinden küçük, yaramaz bir çocuk gibi koşturmak ve sadece yirmi dokuz Latin harfi kullanarak ne kadar çok düşüncenin net şekilde ifade edilebildiğini fark etmek ne kadar hoşuma gitse de, bu sıkılmış, daralmış ve yalnız adamın, şu anki tuhaf ruh halinden geriye iz bırakan bir eser bırakması gerektiğini düşünüyor ve sırf günün şu boş ve hala karanlık olan "sabaha karşı" vaktinin ne kadar derin, ne kadar yalnız olduğunu anlatmak için elime bir kalem ve bir kağıt alsam mı diye kara kara düşünürken aklıma çok tuhaf ve bir o kadar da saçma bir fikrin gelmesi sonucu, içinde dilimizde bulunan yirmi dokuz Latin harfinin de bulunduğu, tek cümlelik ama alabildiğine uzun, uzun olduğu için de karmaşık ve anlaşılmaz bir yazı yazarken buluyorum kendimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder