8 Ekim 2010 Cuma

İki Yol





Önünde iki yol var. Seçebileceğin, dönüşü olmayan iki yol...

Birinci yol, şu an yürüdüğün yolun devamı. Çok kısa bir süre sonra anlayacağın üzere çıkmaz bir yol. Yolun ortasında ne zaman çarpacağını bilmediğin kocaman bir duvar var ve sen bunun farkındasın. "Hayır!" diyeceksin, "Sapmayacağım!" ve düz devam edeceksin. Sonunda duvara çarpıp döneceksin, "Neredeydi diğer yol?" diyeceksin ve göreceksin ki o yol artık sana kapalı.

Pişmanlık duyacaksın gittiğin yoldan sapmaya cesaret edemediğin için.


İkinci yol, seçimleri sadece senin yapamadığın, nereye gittiğini bilmediğin bir yol. Bu yol yokuş aşağı rahat rahat koştuğun bir yol da olabilir, yokuş yukarı zorlanarak çıktığın bir yol da... Ama sonunda çarpacağın bir duvar olmadığını biliyorsun. O yol da sonra ikiye ayrılabilir kim bilir? Denemeden bilemezsin.

Tek yapman gereken, sana güvenli gelse de kısa bir süre sonra ihanet edeceğini bildiğin yolu terketmeyi göze almak.


Yaşadım, yaşıyorum, bu yüzden biliyorum bu ayrımı. Sen benim kurbanı olduğum hatayı yapma diye yazıyorum bunları. Biraz düşün ve önyargılarını, bahanelerini bir kenara bırakarak karar ver kardeşim.

Ve unutma;
"It ain't about how hard you hit; it's all about how hard you can get hit, and keep moving forward. GET UP!"

1 yorum:

  1. Yorumla ilgili sıkıntı olmuştu yazamamıştım. Sonra da uçup gitmiş...

    Seni seviyorum lan ben! Daha da bir şey demiyorum :)

    YanıtlaSil