10 Mayıs 2012 Perşembe

Biraz Soluk Sarı, Biraz da Eski Yeşil Tadında (Önemi Olmayan Etkenlerin Hikayesi)

Başladığın yerin bir önemi olmaksızın atarsın adımını. Önemli olan varacağın yerdir. Varacağın yer ise muammadır. Önüne serilmiş yollar ve önünden çekilen insanlar karanlıktır. Hava her zaman olduğundan daha yoğun, daha ağırdır. Ne hızlanan ne de yavaşlayan adımlarla devam edersin yoluna, yalın ayak.


Toprağın davetkârlığını, asfaltın dinginliğini, çeliğin soğuğunu hissedersin ayaklarında.  Önüne bakarsın, nerede olduğunun bir önemi olmaksızın.


Sonra bulutların arasına dalarsın. Gideceğin yerin aydınlığının işaretiymiş gibi gelir bulutlar; daha bir güçlenirsin. "Güneşe yürüyorum sanki." dersin ama yolun hala karanlık, görüşün hala bulanıktır.


Güneş batmaya yeltenir bir süre sonra. Tereddütte gibidir. O tereddütle fark edersin doğal olmayan şeyleri.


Yerdeki bulutlar, çelikten yollar ve cıva gibi yoğun olan hava...


Rüyada olduğuna inanırsın bir an. Buna rağmen yürümeye devam edersin, rüyada ya da gerçekte olduğunun bir önemi olmaksızın.


Güneş doğar, batmadığı halde.


Gözlerini kırpıştırarak bakarsın etrafına. Bulutsuz bir günde, yolun kenarında uyanırsın. Nereden geldiğinin hâlâ bir önemi yoktur. Gideceğin yer ise hâlâ belli değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder